Ana içeriğe atla

Almanya Sevmeyenlere İnat Bir Alman Şehri: Hansestadt Hamburg


http://en.wikipedia.org/wiki/File:AlsterPanorama.jpg 

      Etrafımızda pek çok insan Almanya'nın ve Almanların soğukluğundan, iticiliğinden yakınır durur. Kim haklı kim haksız orasını bilemeyiz, ırkçılık yapacak halimizde yok. En iyisi ben size hiçbir şehre benzemeyen Almanya'nın 2. en büyük şehri olan Hamburg'u anlatmaya çalışayım. Öncelikle Almanya deyince akla ilk gelen Berlin, Münih, Düsseldorf gibi şehirlerden çok daha farklı bir karakteristiği var bu şehrin. Mimari yapısı, insan çeşitliliği, iklim, ulaşım kısaca pekçok şey diğer şehirlerden çok daha farklı. Bir Alman arkadaşım Hamburg'a yaklaşınca etrafta her yerin turuncu olacağını söylemişti. Gerçekten de bu şehir turuncu! Klasik Alman yapılarının aksine bir kuzey şehri kültürü hakim bu şehre.. Avrupa'nın  2., dünyanın ise 9. en büyük limanına sahip olan bu şehir, deniz kenarı olsa da şehir merkezinde gördüğünüz yüzlerce kanal denizin sadece küçük kolları. Zira Amsterdam ve Venedik'de bulunan kanal ve köprülerin sayısının toplamı Hamburg'u geçemiyor. Ayrıca şehir dümdüz ve her yere yürünebiliyor. Şehirde otobüs ve tren çok yaygın olsa da Hamburglular otobüsü daha çok tercih ediyorlar. 
     Aklında bir Hamburg seyahati bulunanlar, gezi planlarının içine mutlaka pazar gününü katmalılar çünkü pazar günleri sabah saat 5:00 de Fischmarkt adlı çok büyük bir pazar kuruluyor. Pazarda bizim Türk pazarcılar, aynen ülkemizde olduğu gibi bağırıyorlar, tabii tek fark bunu Almanca yapıyorlar. Pazarın içinde dev bir sahne var ve sabah saat 5:00 de, pazarın tam karşısındaki Reeperbahn adlı Red Light District bölgesinden gelenler burada çılgınlar gibi çalan canlı müzik eşliğinde biralarını içiyorlar ve balık ekmeklerini yiyorlar. Zira adı üstünde Fischmarkt (balık pazarı)! Pazardan hediyelik eşyalar ve çikolatalar çok uygun fiyata alınabiliyor, üstelik bunlar bildiğimiz açık artırma yöntemiyle satılırken sizde eğlenceli anlar yaşamış oluyorsunuz. Pazar günleri Almanya'da hayat durduğu için Hamburg'u benim için en özel kılan yer burasıydı. Hemen uyarmalıyım ki pazar sabah saat 10:00 da Fischmarkt kapanıyor. Yani çok çok erken kalkmayı göze almalısınız. 

     Hamburg denince akla ilk gelen manzara ise elbette Alster ve Binnen gölleri. Bu iki gölde tekne ile gezintiler yapılabiliyor. Yeşillikler içinden Hamburg mimarisi sizi gerçekten de çok etkileyecek. Ağustos ayının sonunda ise Hafen Geburstag yani limanın kuruluş yıldönümü sebebiyle şehrin dört bir yanında festivaller düzenleniyor. Bu iki gölün tüm kıyısı da festival ve parti alanı oluyor. Yazın gidecekler kaçırmamalı..
     


Hamburg tren istasyonu,  Avrupa'da Paris tren istasyonundan sonraki en yoğun 2. istasyon. Gerçekten inince başınız dönebilir.Burasıda oldukça eski ve içindeki insan çeşitliliği ve büyüklüğü ile dikkat çeken yerlerden birisi.
     Hafen City ise yürüyerek gezilmesi gereken bir yer. Liman kenarında yürüyüş sırasında pek çok ilginç bina ve manzara bizleri bekliyor.



     Reeperbahn denen bölgedeki St. Pauli caddesi, Amsterdam'daki Red Light District tadında. Fakat burada önemle vurgulamalıyım ki asla orası kadar tekin bir yer değil. Hiçkimseye bulaşmamak, sadece gezip geçmek, gezerken de para ve değerli eşyalara sahip olmak gerekiyor. Bize anlatılan dikkat edilmesi gereken bir başka noktada şu:  pek çok yerde göremeyeceğiniz kadar güzel ve genç hayat kadınları laf atıyor, daha sonra onları pazarlayanlar etrafa toplanıyor ve ne olduğunu anlamadan sizin üstünüzde ne varsa yürütebiliyorlar. Özetle görülmesi gereken ama hiç tekin olmayan bir yer burası. 
     Almanya'daki Türkler Hamburg'u Almanya'nın İstanbulu olarak nitelendiriyor. Gerçekten de İstanbul gibi eğlenceli, 24 saat canlı, insan kaynayan ve çok fazla gezilecek yeri olan bir şehir burası. Rathaus denen belediye binası ve çevresi, ilginç müzeleri, St. Michaelis kilisesi kulesindeki Hamburg manzarası mutlaka görülmeli.
    Özetle Hamburg, karşınıza her an bir sürpriz çıkarabilecek, görülmesi gereken, pek çok Avrupa kentine kıyasla ''orjinal'' olan bir şehir. İyi eğlenceler dilerim! ( Not: Hostel arayanlar için Arcade Hostel'i şiddetle tavsiye ederim. 2 kişilik odaları hem çok uygun fiyata hemde çok güzel )










Yorumlar

  1. Harika bir Hamburg tanıtımı yapmışsınız. Emeğinize sağlık. Teşekkürler, başarılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müge Boz ile Keyifli Bir Sohbet

Tekrar merhaba arkadaşlar, bir haftadır pek yazamadım fakat şimdi güzel bir işle yeniden buradayım. Cuma günü Müge Boz ile birlikteydik ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizleri meraklandırmadan hemen bu ufak röportajımı yayınlıyorum: 1) Müge Boz için İstanbul nedir?  İstanbul benim için tam anlamıyla bir ikilem. Bu şehirde pek çok ikilem var. En basitinden, ufak bir alışverişe bile çıksak Tahtakale'de ya da Nişantaşı'nda bulabileceğimiz güzel şeyler var. Aynı durum gezerken ya da pekçok farklı alanda söz konusu. Bambaşka iki dünya var ama aslında herkese hitap ediyor. Bu ikilemlerde olmayı seviyorum, İstanbul doğduğum yer ve benim için çok özel. 2) Müge Boz'u Twitter, Facebook gibi sosyal platformlarda neden göremiyoruz?  Hazır değilim (gülüyor)! Ben zaten internetle çok fazla ilgilenen bir insan değilim. Facebook'un çıktığı dönemde heyecanla arkadaşlarımızı ekledik ama ondan sonra pek kullanamadım. Bilgisayar başında oturup insanlar bana yazsın, ben ...

Kaz Dağları'na..

Merhaba yüce Kaz Dağları... Merhaba Olimpos tanrılarının, Zeus’un yuvası… Troya’ya giden yollarıyla dünya kültürünün büyük mirası İlyada’nın bol pınarlı, vahşi hayvanların anası İda Dağı ... Alp sıradağ sisteminin devamı, dünyanın en büyük ikinci oksijen kaynağı… Zirvene ilk çıkışımı hatırlıyorum da, çocukken denizden görüp zannettiğimin aksine tek bir sıra değil, arkalara doğru uçsuz bucaksız ve yemyeşildin... Şaşırmıştım. Ne bitmez, sonsuz bir yeşillik demiştim, asla yıkılmaz, yansa da bitmez. Öyle oksijenliydin ki gecelerce uyumasak yine dinlenmiş hissederdik. Büyüdükçe kıymetini daha iyi anladım. Kimsenin girmediği, bilmediği şelalelerine tırmandım... Saklı zeytinlerinin arasından vadilerini keşfettim. Ceylanlarını, domuzlarını, ayılarını, böceklerini, kuşlarını ve endemik bitki türlerini gördüm. Arılarından kaçtım bazen, bazen tıstıslarından... Üzüldüm, kendimi sana attım. Sevindim, yine sendeydim. Yüzerken Egenin masmavi sularında, seni daha heybetli görebilmek için açıldım...