Ana içeriğe atla

Lezzet Durakları ile Yükselen Karaköy: Ferahfeza

http://ferahfeza-ist.com/
Antik Galata'nın bugünkü adı olan Karaköy, çok uzun yıllardır müdavimlerine tarihi bir doku ve mükemmel bir görsellik sunuyor. Özellikle son birkaç yılda birbiri ardına açılan şık, rahat ve orijinal mekanlarıyla Karaköy, İstanbul'un gece ve gündüz hayatına yepyeni ve vazgeçilmez renkler sunuyor. İşte bu renklerden en göze çarpanı hiç şüphesiz ki Ferahfeza. Leb-i Derya ekibi tecrübesiyle yarışa bir hayli önde başlayan ve modern meyhane olarak nitelendirilen Ferahfeza, harika bir menüye ve eşsiz bir manzaraya sahip. Bir tarafta eski Galata ve Karaköy evleri üzerinden yükselen İstanbul'un simgelerinden olan Galata Kulesi'ne bakan teras kısmı, diğer tarafta ise liman, tarihi yarımada ve Haliç ışıklarına göz kırpan, kışın üstü kapalı, yazın ise açık olan dining kısmı bulunmakta. Bu iki kısmın arasındaki alan ise günümüz modern dekorasyon ve aydınlatmasının tarihi ve ahşap Karaköy atmosferine uyum sağlamış iyi bir örneğini oluşturuyor.

Unutmadan söylemeliyim ki mekan, Mimarlar Odası binasının teras katında bulunmakta ve bu yüzden mekanın girişi, eski, loş ve biraz ürkütücü diğer Karaköy mekanlarının aksine bir hayli aydınlık, modern ve güven verici. Peki ne demek bu Ferahfeza dediğinizi duyar gibiyim. Ferahfeza, adını ünlü gazeteci-yazar Ece Temelkuran'ın önerisinden almış ve Türk müziğinde önemli bir makammış. Ferahfeza bir makam adı olsa da, ''ferah'' kısmını, eşsiz manzaraya doğru nefes alıp verirken tam olarak hissedebileceğiniz kaçınılmaz bir gerçek.

Gelelim Ferahfeza'yı özel kılan mutfağına. Menüde oldukça yoğun, çeşitli ve birbirinden iddialı Akdeniz esintileri hakim ve bu durum Ferahfeza'yı iyi bir ''modern meyhane'' yapıyor. Öncelikle kullanılan bütün malzemeler mevsimine göre seçiliyor ve her biri en iyi yetiştiği bölgeden getiriliyor. Oldukça çeşitli soğuk mezeler, çeşitli yörelere özgü peynirler, güzel mi güzel ara sıcaklar, ana yemekler, çıldırtan tatlılar ve zengin bir içki menüsü Ferahfeza'nın olmazsa olmazları. Izgara ahtapot, limonlu humus kremasıyla sunulan kırmızı biberli karides, acılı karides, peynirli çıtır börek benim tadına bakabildiğim ve şiddetle tavsiye edebileceğim lezzetler. Ayrıca herkesin dilinde olan ancak kış sezonu olması sebebiyle tadına bakamadığım, Babakale'den gelen taptaze domateslerle yapılan domates mücveri, şimdiden yazın tadılacaklar listesinde ilk sırada. 

Yine unutmadan belirtmeliyim ki gündüz manzarası sevenler için Ferahfeza efsane bir pazar kahvaltısı sunmaya da başlamış benden söylemesi. Fiyatlardan söz edecek olursak, elbette şıklığı, manzarası ve kalitesi gereği fiyatlar belirli bir seviyede tutulmuş ancak benzer birçok mekana oranla fiyatlar oldukça uygun, o yüzden gerilmeye ve korkmaya hiç gerek yok.
Gitmeyi düşünenler için hemen belirtmeliyim ki rezervasyon yaptırmadan gitmeyi aklınızdan geçirmeyin zira mekan damak tadına düşkün İstanbulluların, Karaköy müdavimlerinin, sanat ve cemiyet dünyasının pek çok isminin akınına uğruyor. 
Son olarak mekan sahiplerini ve işletmecilerini kutluyor, İstanbul'a böylesine güzel, İstanbul'da yaşamayı keyifli kılan  yeni mekanlar kazandırmalarını diliyor, sizlerle ise yeni mekanlarda buluşmayı diliyorum.

Rezervasyon, adres ve iletişim bilgileri için: 
http://ferahfeza-ist.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müge Boz ile Keyifli Bir Sohbet

Tekrar merhaba arkadaşlar, bir haftadır pek yazamadım fakat şimdi güzel bir işle yeniden buradayım. Cuma günü Müge Boz ile birlikteydik ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizleri meraklandırmadan hemen bu ufak röportajımı yayınlıyorum: 1) Müge Boz için İstanbul nedir?  İstanbul benim için tam anlamıyla bir ikilem. Bu şehirde pek çok ikilem var. En basitinden, ufak bir alışverişe bile çıksak Tahtakale'de ya da Nişantaşı'nda bulabileceğimiz güzel şeyler var. Aynı durum gezerken ya da pekçok farklı alanda söz konusu. Bambaşka iki dünya var ama aslında herkese hitap ediyor. Bu ikilemlerde olmayı seviyorum, İstanbul doğduğum yer ve benim için çok özel. 2) Müge Boz'u Twitter, Facebook gibi sosyal platformlarda neden göremiyoruz?  Hazır değilim (gülüyor)! Ben zaten internetle çok fazla ilgilenen bir insan değilim. Facebook'un çıktığı dönemde heyecanla arkadaşlarımızı ekledik ama ondan sonra pek kullanamadım. Bilgisayar başında oturup insanlar bana yazsın, ben ...

Almanya Sevmeyenlere İnat Bir Alman Şehri: Hansestadt Hamburg

http://en.wikipedia.org/wiki/File:AlsterPanorama.jpg         Etrafımızda pek çok insan Almanya'nın ve Almanların soğukluğundan, iticiliğinden yakınır durur. Kim haklı kim haksız orasını bilemeyiz, ırkçılık yapacak halimizde yok. En iyisi ben size hiçbir şehre benzemeyen Almanya'nın 2. en büyük şehri olan Hamburg'u anlatmaya çalışayım. Öncelikle Almanya deyince akla ilk gelen Berlin, Münih, Düsseldorf gibi şehirlerden çok daha farklı bir karakteristiği var bu şehrin. Mimari yapısı, insan çeşitliliği, iklim, ulaşım kısaca pekçok şey diğer şehirlerden çok daha farklı. Bir Alman arkadaşım Hamburg'a yaklaşınca etrafta her yerin turuncu olacağını söylemişti. Gerçekten de bu şehir turuncu! Klasik Alman yapılarının aksine bir kuzey şehri kültürü hakim bu şehre.. Avrupa'nın  2., dünyanın ise 9. en büyük limanına sahip olan bu şehir, deniz kenarı olsa da şehir merkezinde gördüğünüz yüzlerce kanal denizin sadece küçük kolları. Zira Amsterdam ve Venedik'de bul...

Kaz Dağları'na..

Merhaba yüce Kaz Dağları... Merhaba Olimpos tanrılarının, Zeus’un yuvası… Troya’ya giden yollarıyla dünya kültürünün büyük mirası İlyada’nın bol pınarlı, vahşi hayvanların anası İda Dağı ... Alp sıradağ sisteminin devamı, dünyanın en büyük ikinci oksijen kaynağı… Zirvene ilk çıkışımı hatırlıyorum da, çocukken denizden görüp zannettiğimin aksine tek bir sıra değil, arkalara doğru uçsuz bucaksız ve yemyeşildin... Şaşırmıştım. Ne bitmez, sonsuz bir yeşillik demiştim, asla yıkılmaz, yansa da bitmez. Öyle oksijenliydin ki gecelerce uyumasak yine dinlenmiş hissederdik. Büyüdükçe kıymetini daha iyi anladım. Kimsenin girmediği, bilmediği şelalelerine tırmandım... Saklı zeytinlerinin arasından vadilerini keşfettim. Ceylanlarını, domuzlarını, ayılarını, böceklerini, kuşlarını ve endemik bitki türlerini gördüm. Arılarından kaçtım bazen, bazen tıstıslarından... Üzüldüm, kendimi sana attım. Sevindim, yine sendeydim. Yüzerken Egenin masmavi sularında, seni daha heybetli görebilmek için açıldım...